Taze & Kuru Sertifikalı Bir B Corp Oldu

Taze & Kuru A.Ş. B Corp Topluluğu’na Türkiye’den yeni katılan şirket oldu. Bizler de İcra Kurulu Başkanı Nazire Erinç Yurter ile bir röportaj gerçekleştirdik.
– Taze & Kuru’nun hikayesinden bahseder misiniz? Yola çıkış noktanız neydi?
Bizi diğer şirketlerden ayıran en önemli konu, yolculuğumuza bir amaç ile çıkmamız. Bir hikayemizin olması. Biz yalnızca iyi ürünler satmak istemiyoruz, aynı zamanda herkesin iyi bir yaşam tarzı benimsemesini, bilinçli üreticiler ve tüketiciler olmasını istiyoruz.
Türkiye bir meyve sebze ülkesi; fazlasıyla üretiyoruz ve ihraç ediyoruz. Fakat bildiğiniz üzere bu fazlaca üretimin bir de diğer yüzü var. Satılamayan, tarlada kalan mahsuller var. Sadece çiftçinin emeği değil tarlada kalan ve israf olan, aynı zamanda o ürünün üretilmesi için harcanan su, enerji ve yapılan maliyetler de.
Faaliyet gösterdiğimiz bölge olan Kızılcahamam bildiğiniz üzere jeotermal kaynaklar açısından da zengin bir bölge. Taze & Kuru olarak, karşımıza çıkan iki büyük soruna karşı kurulduk bir bakıma. Türkiye jeotermal kaynaklar açısından çok zengin bir ülke ama maalesef jeotermal enerjiyi de israf ediyoruz. Jeotermal enerji evlerin ve seraların ısıtılmasında kullanılıyor fakat bu kullanımlarda yüksek dereceli sular depolarda bekletilip soğutuluyor ve bu durumda enerji kaybı çok yüksek olduğu için sistem kendini sürdüremiyor. Enerji kaybı yaşayan suyu, tekrar kaynağına veremiyorsunuz; bu sefer hem enerjiyi değerlendiremeyip israf etmiş oluyorsunuz hem de içerisinde ağır metaller bulunan kullanılmış jeotermal suyu derelere, denizlere aktararak başka ekosistemleri bozuyorsunuz.
Taze & Kuru olarak hedefimiz, kurduğumuz fabrikalar ile satılamayan ürünlerin, enerjinin ve suyun israfının önüne orada ve hemen geçilmesi ve harcanan tüm bu kaynakların ekonomiye kazandırılması. Fabrikalarımızda biz jeotermal suyu alıyor, kullanıyor, kaynağa geri veriyoruz. Kaynak ise bu suyu tekrar kullanabiliyor. Enerji kaybı ise minimum düzeyde oluyor. Suyun taşıdığı enerjiden faydalanıyoruz ve suyun kendisini kaynağına geri veriyoruz.
Gerçekleştirdiğimiz Ar-Ge çalışmalarından sonra gördük ki, kurduğumuz bu sistem ile kuruttuğumuz meyve ve sebzelerin tadı, rengi, kokusu ve besin değerleri azami düzeyde korunuyor. Üretim süreçlerinde yalnızca jeotermal enerjiden faydalanıyoruz ve ürünlerin hava ile temas etmediği ortamlarda herhangi bir koruyucu madde, kimyasal eklemeden üretim yapıyoruz. Üretimde fosil yakıt kullanmadığımız için çıkan ürünlerde fosil yakıt artıkları, kükürt vb. maddeler de olmuyor. Daha önce de bahsettiğim gibi, biz yalnızca ürünlerimizin iyi olmasını değil aynı zamanda tüm bu faktörlere dikkat eden bilinçli tüketicilerin ve üreticilerin artmasını istiyoruz.
– Meyve ve sebzelerin seçimini nasıl/neye göre yapıyorsunuz? Meyve ve sebzeleri nasıl tedarik ediyorsunuz, yerel üreticilerle çalışıyor ve onları destekliyor musunuz?
Meyve bize ne kadar temiz ve kalıntısız gelirse, bizim ürünümüz de o kadar saf oluyor.İlaçlar ve gübreler son ürünün kalitesini etkilemenin yanı sıra aynı zamanda yerel ekosistemi de bozuyor; bu durumda toprak bir sonraki sezonda aynı kalitede ürün veremiyor. Dolayısıyla sürdürülebilir bir sistem değil. Biz aynı kaynaktan, aynı yöreden meyve ve sebze alabilmeyi ve kalitemizi koruyabilmeyi istiyoruz. Ürünlerimizin dalından gelmesine ve buzhaneye girmemesine özellikle dikkat ediyoruz. Tarım ve zirai ilaçların azaltılması için tedarikçilerimiz ile bilgi paylaşıyoruz. Bu yalnızca bizim ürünlerimizi değil, kendi çiftliklerini ve etraftaki çiftlikleri de olumlu etkiliyor. Bir çiftlik değil bölgenin tamamı iyi tarım uygulamaları yapsın istiyoruz. Öte yandan, fabrikalarda işlenemeyen meyve ve sebze parçalarını (örneğin elmaların ortası), faaliyette bulunduğumuz bölgelerdeki küçük ölçekli hayvancılıkla uğraşan çiftliklere gönderiyoruz. Böylece yerel kalkınmaya da katkıda bulunmaya gayret ediyoruz.
– Organik ürünler kullanıyor veya kullanmayı düşünüyor musunuz?
Organik daha uzun soluklu bir süreç. Yurt dışında son ürünün organik olması konusundaki talep yüksek fakat Türkiye’de üretilen ürünler yurt dışındaki standartları karşılamakta güçlük çekiyor. Öte yandan Türkiye’de son ürünün organik olması konusunda talep bu kadar yüksek değil. Taze&Kuru olarak organik tarım yapan tedarikçilerimizi, yurt dışında kabul gören standartlarda üretim yapmaları için teşvik ediyoruz.
– Kadın çalışanların istihdamına önem veriyor musunuz, kadın-erkek çalışan oranınız nedir?
Taze & Kuru’da kadın-erkek eşitsizliği var: kadın çalışanlarımız daha fazla. Kadın çalışanlarımıza pozitif ayrımcılık yapıyoruz ve kadın istihdamını destekliyoruz. Kadın bir yönetici olarak, kişisel tecrübeme dayanarak şuna inanıyorum: kadınlar çalışanlarımız kazandıkları parayı çocuklarının eğitimine harcıyorlar. Bu yüzden kadınların desteklenmesinin gelecek nesillerin desteklenmesi demek olduğuna inanıyorum. Ayrıca kadın çalışanlarımız meyve ve sebzelerimize kendi çocukları gibi muamele yapıyorlar. Kadın çalışanların eğitimine ayrıca önem veriyoruz. Taze & Kuru bünyesinde yetişen kadın çalışanlarımızın uzun yıllar bizimle çalışması bizim için çok önemli.
– B Corp olma motivasyonunuzun kaynağı neydi?
Tüm bu konuştuklarımızın, uluslararası bir çatı altında dillendiriliyor olması çok önemli bir şey. Bunların halihazırda konuşuluyor olması, bu yapının var olması bizi çok heyecanlandırdı. Şirketlerin çevreye, topluma, çalışanlarına karşı sorumluluklarını tanımlayan ve bu konuda şirketlerden iyi uygulamalar bekleyen bir çatı B Corp Topluluğu. Tüm çabalarımız bizim de sertifikalı bir B Corp olmamız ve bu topluluğun bir parçası olmamızla daha çok ses getirecek diye ümit ediyoruz. “Dünyanın en iyi şirketi değil dünya için en iyisi olmak” en büyük motivasyon kaynağımız.
– B Corp sertifikası almanın Taze & Kuru’ya katkıları nasıl olacak, bu süreçte hangi gelişmeler yaşandı?
Bu zamana kadar savunduğumuz değerleri, bir topluluk içinde paylaşabileceğiz. Daha bilinçli bir tüketim ve üretim şeklinin mümkün olduğu konusunda farkındalık yaratabileceğiz. Bizim sertifikalı bir B Corp olmamız kadar önemli bir başka konu daha varsa o da diğer şirketlerin bizi görüp, merak edip, sorup bu harekete katılmaları. Başkaları, “Biz de yapmalıyız” desinler istiyoruz. Gıda sektörü gittikçe daha az sürdürülebilir bir hal aldı. Yüzlerce kimyasalın kullanıldığı, katkılı gıda ürünleri üretiyor, hastalıklara sebep oluyoruz. Sonra insanlara ilaçlar aracılığıyla kimyasallar verip tedavi etmeye çalışıyoruz. Bu sistem sürdürülebilir değil. Ne yediğini sorgulayan, sorumlu üreten ve tüketen bireyler oluşturmak istiyoruz.
– Gelecekte nerede olmak istiyorsunuz, uzun vadeli hedefleriniz arasında neler var?
Dünya markası olmak istiyoruz. İyi ve temiz gıda üretiyoruz. Bilinçli tüketimin artmasını, bunun bir yaşam tarzına dönüşmesini istiyoruz. Kaygımız yalnızca ürünlerimizin satılması değil, toplum sağlığına katkı sağlayan, insanların tüketim alışkanlıklarını değiştiren ürünler üretmek ve sürdürülebilir yaşam sağlanmasına katkı sunmak istiyoruz. Herkes için iyi olanı yapmaya gayretimizi sürdürmeye devam edeceğiz.
Comments are closed.